29 Eylül 2010 Çarşamba

Film: Çok Filim Hareketler Bunlar

BKM mutfak ekibini sürekli izleyen biri değilim, ama gayet yaratıcı bir tayfa oldukları su götürmez, rakı getirmez bir gerçek. Belki de bu yüzden, filmden yer yer gayet zevk aldım. Yer yer diyorum, zira baştan sona kırıp geçiren bir film değil. Özünde zaten gerçek bir film değil. Ama komikti vesselam.

BKM ekibinin sadık seyircisi olmadığım için filmden keyif alan biri olarak, bir önceki yazı da Kargo dinleyicisi olmamakla beraber Maskott oluşumundan zevk aldığımı dile getirmiştim. Böyleyim ben.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Albüm: Tuval (Maskott)

Lafa başlarken hemen söyleyeyim, ben Muse falan bilmem. Kargo da dinlemezdim zaten. Dün D&R'da gezerken, mağaza içinde çalan şarkının etkisinde kaldım. Kimdir, nedir diye gidip baktığımda Maskott adını gördüm. Muse özentisi diyorlar, Kargo'nun tadı yok diyorlar. Zaten insanlar neler demiyor ki? Rahat olun biraz.

Sonuç? Bir çok albümden daha akıcı, kendini dinleten "Tuval", helalinden 10 üzerinden 6 alıyor benden. Melekler Şehri, Teselli şarkılarını deneyin.

Düzeltme: Biraz daha dinledikten sonra, resmen her şarkının güzel olduğu bir albüm olduğuna karar verdim. Notumu 10 üzerinden 7'ye yükseltiyorum!

Muhtelif: Artık Gerçek Bir Mecmua!

Artık Mutedil Mecmua'yı bir magazin dergisi gibi, PDF formatında indirebilirsiniz! Sezonluk olarak, en göze çarpan yazılardan derlenen bu küçük dergi ile çarşaf çarşaf blog sayfalarında kaybolmaya son!  

Daha ne diyeyim bilmiyorum! Buyurun Hadi! 

http://www.multiupload.com/95KI4RDZ42

Düzeltme: Eğer Türkçe karakterler ile ilgili sorun yaşıyorsanız, PDF dosyasında kullandığım yazıtipinden kaynaklanıyor olabilir. Benim hatamdır. Fontu bilgisayarınıza indirmek için adrese tıklayın: http://www.multiupload.com/MON5IFDPX3

23 Eylül 2010 Perşembe

Albüm: "Takılma" (Ümit Sayın)

Ümit Sayın'ı severim, performansını canlı dinlemişliğim de vardır. Nice güzel pop şarkısının arkasında onun isminin olduğunu herkes bilmez. Bundan birkaç yıl önce "Mai" isimli albümünden sonra kayıplara karışmıştı. Nihayet yeni bir albümle bu sessizliği bozdu. Albüm demek doğru olmaz aslında, tek şarkılık bir sunumla karşı karşıyayız. "Takılma" adlı şarkı, klasik bir Ümit Sayın çalışması, hafif alaturka ve kesinlikle adına yakışır bir şekilde neşeli olmuş.

Tek tük şarkılar yapıp bunları piyasaya sunmak moda oldu, lakin şarkı sayısını 10'a tamamlamak için "filler" dedikleri, yani "boşluk dolduran" şarkılarla doldurulmuş albümleri oldum olası sevmem.

Yeni çalışmalarını beklerken, kendisini 1,99TL'lik yeni şarkısını alarak destekleyelim :D

22 Eylül 2010 Çarşamba

Müzik: Tarkan

Nihayet Tarkan'ın yeni albümü piyasada. Malum, genç kızlar çıldırıyor. Adam pop müzikte yer edinmiş, derdi olanların adamla değil pop müzikle sorunu var zaten.

Lakin ben burada yeni albümünü tanıtmayacağım, bunun yerine kendimce bir tespitte bulunmak istiyorum. Bu muhterem zatın her albümüne ağır ya da orta tempolu muhteşem bir şarkı oluyor. Bu şarkı, diğerlerinin gölgesinde kalarak fazla keşfedilmiyor. Sadece bahsini ettiğim bu şarkılardan, muhteşem bir "Best of" çıkarabilirim sizler için. Gelin hep beraber bu şarkılardan birkaçına göz atalım:

  • Sen Çoktan Gitmişsin ("Adımı Kalbine Yaz" - 2010)
  • Gün Gibi ("Metamorfoz" - 2007)
  • Touch ("Come Closer" - 2006)
  • Ayrılık Zor - Murat Matthew Erdem Mix ("Ayrılık Zor" - 2005)
  • Gülümse Kaderine - Murat Matthew Erdem Mix ("Dudu" - 2003)
  • O'na Sor ("Karma" - 2001)
  • Gitti Gideli ("Karma" - 2001)

Bu güzide eserlerden birkaçını dinlerseniz, ne demek istediğim anlaşılır diye düşünüyorum. Bu şarkılardan hiçbirine klip yapılmamış olması, sadece hayranların keşfedebildiği inciler olarak kalmasını sağlamıştır. Ayrıca Murat Matthew Erdem ve Tarkan bir araya gelince harikalar yaratıldığı ortada.

Son olarak da kişisel fikrimle bitiriyorum:

Tarkan'ın hala "Karma" albümünden daha muhteşem bir albüm yapmadı.

Muhtelif: 250

Geçen yıl bu günlerde askerliğimin son demlerini yaşıyormuşum. Koca bir sene nasıl geçti diye düşünüyorum şimdi... O günden bu yana yazmaya devam ettim ve şu an 250. yazımı okuyorsunuz! Peki bunca zaman neler olmuş, neler bitmiş?

Askerliğimden sonra pek projem olmadı aslında. 2010 yılının başlarında Kaçırış ve Beyaz Ticaret adlı iki film çektim, ikisi de kısacık filmlerdi tabii. Sonra Höst'ün 7. sezonu çekildi, o da Höst fanlarını sevindirdi. Höst'ü bitireceğiz haberiniz olsun, Lost bile bitti, tadında bırakmak lazım! :D

Son olarak Gezginlerin Sürgünü'nü çektim. Gezginlerin Sürgünü, uzun zamandır aklımı meşgul eden bir proje idi ve nihayet, iyisiyle kötüsüyle gerçekleştirdiğim için mutluyum.

Peki ya bundan sonra? Henüz geleceğe yönelik bir projem yok, bir süre dinlenmek istiyorum. Önceki yazılarımdan birinde, kendimce belirleyeceğim mütevazı bir zirveyle yetinmek istediğimi yazmıştım. Bu son filmim benim için bu zirve olmuştur.

Basın açıklaması tadında ilerleyen bu yazımı, aslında birbirinden keyifli 250 yazı yazmış olmanın mutluluğundan bahsederek bitirmek istiyorum. 250 aslında öyle abartılacak bir sayı değil lakin bundan birkaç yıl sonra, Mutedil Mecmua kitap haline getirilebilecek kadar dolu bir popüler kültür blogu haline gelebilir. Ne dersiniz, e-kitap bile olsa, hoş olmaz mı?

20 Eylül 2010 Pazartesi

Müzik: Athlete

Bazen dinlediğiniz bir şarkıya hayran kalırsınız, o şarkının ait olduğu grubu keşfedince de tüm şarkılarına hayran kalırsınız. Birine bahsedeceğiniz zaman da "Nasıl bir şey?" sorusuyla karşılaşınca da, tarzlarını bir türlü tarif edemezsiniz.

Athlete de böyle bir ingiliz müzik grubu. Genel olarak rock, lakin biraz pop ve biraz da elektronik tınılar içeriyor.

Adamlar TATLI müzik yapıyor. Daha ne diyeyim. Mutlaka deneyin! Mesela şuradan:

http://www.muzu.tv/athlete/the-getaway-music-video/604614

Müzik: A Perfect Circle

Tool diye bir müzik grubu vardı, dinler miydiniz? Ben dinlemezdim. Sonra bir gün Constantine diye bir filme gittim, orada çalan bir şarkı ruhumu çimdikledi. Sonra "Passive" isimli o şarkıyı buldum, meğer o şarkı da Tool'un yeni projesi A Perfect Circle'a aitmiş. Sonra bu amcalar hayatıma etkileyici şarkılarıyla girdi; Orestes olsun, Pet olsun, Judith olsun, dinlerken içinizde sebepsiz bir öfke yaratmak suretiyle kendinizi iyi hissettiren şarkılardı bunlar.

Hala keşfetmediyseniz, A Perfect Circle sizleri bekliyor.

19 Eylül 2010 Pazar

Film: Resident Evil Afterlife

Sinemada üç boyutlu film izleme konusunda bazı düşüncelerim var. Kocaman bir gözlüğü kendi gözlüklerimin üzerine takarak izlemek zorunda kaldığım bu filmler, "Bu üç boyut davası olmadan seyretsem film bana ne ifade ederdi?" sorusunu sormama sebep oluyor.

Resident Evil serisini sevenler için Afterlife güzel bir film. Yani bekleneni veriyor ama ne alacağınızı zaten bildiğiniz için fazla bir şey de  bekleyemiyorsunuz.

Filmi seyretmeniz için birkaç sebep var elbet; üçüncü boyutun verdiği eğlence, Milla Jovovich ve Ali Larter (Hanımları unutmuyoruz, onlara da bir adet Wenthworth Miller!). Hatta bunları geçtim, A Perfect Circle'ın sinema salonunu inleten "The Outsider" şarkısı. Evet, bunlar güzel şeyler ama bir filmi seyretmek için önereceğim sebepler parmakla sayılacak kadar az olmamalı.

Yazımın sonunda da yine baştaki konuya dönüyorum; yapımcılar üç boyutlu film izlemeyi, izlenecek bir film değil de hız trenine binmek gibi bir eğlence tecrübesi olarak sundukları sürece, bu filmlerden fazla bir şey bekleyemeyeceğiz. Beni bu kadar uzun cümleler kurmak zorunda bıraktıkları için kızgınım onlara...

Evet, bu filmden yanıma kâr kalan, daha önceden keşfetmediğim "The Outsider" şarkısı!

Muhtelif: Tren Seyahatleri

Tren seyahati demek, duraklarken değil hareket halindeyken tuvalete gidebilme özgürlüğü demektir. Tren seyahati çok uzun sürse de yormaz, otobüs gibi trafiğe girmez. Hatta her vagon bir evdir, hele ki yolculuk uzunsa insanlar o yolculuk boyunca "ev arkadaşlarıyla" vakit geçirir. Trenle seyahat etmek, yemekli vagonda hiç tanımadığın bir adamın karşısına oturup mercimek çorbası içişine şahit olmaktır. Tuvalet deliğinden esen rüzgarla meteoroloji tahmini yapabilmektir.

Güzel bir şeydir tren! Rahat uyu Zeki Müren.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Film: Gezginlerin Sürgünü Arena-TR'de!

Türkiye'nin en kapsamlı ve kaliteli torrent paylaşım sitelerinden biri olan Arena-TR'de, son kısa filmim "Gezginlerin Sürgünü" paylaşıldı. Torrent olarak hızlıca indirmek isteyen Arena-TR üyeleri, hemen şu adresi ziyaret edebilir:

http://www.arena-tr.com/details.php?id=23650

Ayrıca forumda film için açtığım başlık altında filme gelen tepkiler çok sevindirici. Kullanıcı adlarıyla beraber bu üyelerin bazı yorumlarını sizle paylaşmak istiyorum:

  • "Güzel olmuş kurguda başarılı. Bundan yola çıkılarak uzun metraj bir film çekilebilir" - Mythness
  • "O "amatör" yazısını kaldırın oradan hiç uymamış . İzlediğim en iyi Türk amatör kısa film çalışmasıydı tebrik ederim. Kurguda mantık hatası var derken beni dumurlara sürüklemesi de ayrı bir zevkti. Son olarak Evliya Çelebi'yi görmemle birlikte beni benden aldınız. Bence oyunculuğunuz da süperdi. Böyle devam edin." - VonRabie
  • "Fikir güzel, Kurgu da güzel. Biraz kasılırsa oscar adayı bi film çıkar bence." - magiruscu
  • "Hayran kaldım 'Türkiye de böyle kurgu oluşturabilenler de varmış' dedim gururlandım." - ehlikeyf
  • "Kurgu süper... Bu film sağlam oyuncularla bir Hollywood yapımı olsun, gişede patlama yapar..." - sed05
  • (Eleştiri de olacak elbet!) "Tamam senaryo yerinde, kamera hareketleri iyi falan ama - O diyaloglar nedir? Onlara bir çözüm bulun lütfen." - bysnake
  • "Tek kelimeyle güzel film, oyunculuk biraz daha iyi olursa kalitesi daha da artabilir." - onur28
  • "Hocam Cristopher Nolan'la akrabalık falan var mı :D" - unique

15 Eylül 2010 Çarşamba

Film: Gezginlerin Sürgünü

Bir yıldan uzun süredir üzerinde çalıştığım, kafa yorduğum son projemi tamamladım. Yaklaşık bir ay önce senaryosunu geliştirip tamamladıktan sonra, hemen plan yapıp 4-5 Eylül tarihlerinde (sadece iki günde!) Ankara'da çektiğimiz film bu gece vizyona girdi.

Bu film, amatör çevrelerce pek denenmemiş bir konuya ve işlenişe sahip olması açısından önem taşıyor. Ayrıca benim, doğrudan oynamayıp sadece yönetmenliğini yaptığım ilk film.

Çeşitli festivallerde de boy gösterecek olan filmimizi izlemek için hemen şimdi tıklayın! Baldan tatlı yorumlarınızı da esirgemeyin!

http://www.vimeo.com/14996741

1 Eylül 2010 Çarşamba

Oyun: Mafia 2

Daha önce Mafia 2 hakkında ilk izlenimlerimi aktarmıştım, şimdi oyunu bitirdikten sonra yeni bir şeyler yazmayı uygun gördüm. Mafia 2, şu ana kadar oynadığım en tarz sahibi, bir film gibi insanın ruhuna işleyen oyunlardan birisi. Bu oyun, GTA'dan daha ziyade, büyükçe bir alanda geçen Max Payne oyunu gibi. Yani GTA gibi pizzacılık veya taksi şoförlüğü yapmayı beklemeyin, bu oyunda sadece Vito Scaletti'nin iniş-çıkışlarla dolu hayatı var. Bu güzel macerayı tecrübe etmeye bakın...