28 Kasım 2008 Cuma

Müzik: The Nightwatchman

Ne dehşet adam şu Tom Morello. Tanımıyor musunuz yoksa? Hiç Rage Against the Machine veya Audioslave dinlediniz mi? İşte o şarkılarda duyduğunuz elektro gitardan çıkan seslerin sorumlusudur kendisi. Audioslave dağıldıktan sonra tekrar R.A.T.M grubuna dönmüş olsa da, grup yeni albüm çıkarmadan turnelerde gezdiği için, kendi eserlerinden oluşan albümler yapmaya karar vermiş.

Şu ana kadar çıkmış iki albümü var, bir tanesi yeni sayılır. Ancak sanılanın aksine gayet akustik bir tat var "The Nightwatchman" kimliğinde, country ve folk tarzının esintileri mevcut.

Tavsiye ettiğim şarkıları One Man Revolution, Garden of Gethsemane, Flesh Shapes the Day, Battle Hymns, Until The End - yeni albümden de Whatever it Takes ve The King of Hell.

Gitarının tellerine gurban olam Tom abi.

26 Kasım 2008 Çarşamba

Muhtelif: Romantikler ve Diğerleri

Sen benden giderken ben de senden gittim, giderken de seni yanımda götürdüm haberin yok... Ben ne saçmalıyorum? Sadece girizgah eyledim.

Bu gibi satırlara rastlayabileceğiniz binlerce blog var. Genellikle bayanlar tarafından yazılır böyle bloglar, hatta yanlarına yaygın olarak kırık kalp, melek kanatlı masum kız fotoğrafları koyulduğu görülür.

Bu tür blogları yazan bayanlar genellikle kendilerinin fotoğraflarını mümkün mertepe tepeden çekerler; fotoğrafın kontrastıyla oynayarak yüzlerini bembeyaz, burunlarını görünmez yaparlar (Burun deliği iki tane nokta olarak gözüküyor öyle olunca, çok da komik oluyor buradan duyurulur).

Bunları ilk tespit eden ben değilim elbet, bahsettiğim şeyler nasıl da gözünüzün önünde canlanıverdi değil mi?

Bir de biz erkeklere derler, "Hepiniz aynısınız" diye...

14 Kasım 2008 Cuma

Muhtelif: Sivrisinek

Yaratanın insan evladına bir imtihanı olarak yaratılmış bu mahluktan bahsetmek istedim biraz. Kendisi havayı analiz ederek kimin kanının datlı (!) olduğuna karar verir, taarruza geçtiğinde lokal anestezi yaparak ısırıldığınızı hissetmenizi engeller. Sadece dişi olanları, beslenmek ve yavrularını beslemek amacıyla ısırır.

Çok pis tatlı kaşınır sonra.

Evet her ne kadar görüldüğü anda etkisiz hale getirilmesi gereken tehlikeli bir canlı olsa da, yeteneklerine hayran kalmamak elde değil, bunu da böylece paylaştım sizlerle.

Bir de gece uykudan vızıltısına uyanmak kabus gibidir hani!

13 Kasım 2008 Perşembe

Oyun: Fallout 3

Yıllar önce büyük bir hevesle, hayal ürünü çizgiroman dergilerinin resimleri eşliğinde kurduğunuz Fallout oyununun hemen başında Vault 13'ten çıkarken neler hissettiniz?

O karanlık mağarada yolunuzu ararken karşınıza çıkan dev fareleriyle güç bela savaştıktan sonra, doğdunuzdan beri ilk kez gördüğünüz güneş ışığı muhteşemdi değil mi?

Aslında, o an gördüğünüz ekranın birkaç saniye içinde bembeyaz olması ve sonraki bölümün yüklenmesinden ibaretti. Ancak oyunun atmosferi sayesinde her küçük detaydan büyük bir zevk alıyorduk, hayal gücümüze bırakılmış bir şeydi bu.

Şimdi Fallout 3 çıktı. Öncelikle belirtmek istiyorum, oyunun yapımcılarının bir önceki eseri olan Oblivion'u severek oynadım, hatta boy boy eleştirenler bile severek oynadı. Çünkü bir oyunda aradıkları eski tadı bulamamaları, o oyunun kötü olduğu anlamına gelmez. Fallout 3 için de aynı şey geçerli, hatta bu oyunun her yerinden Oblivion fışkırıyor çünkü aynı oyun motoruyla yapıldıkları belli. Fakat şöyle bir düşünüyorum da, böylesine büyük ve detaylı bir dünyayı yansıtmak için Oblivion'un altyapısı mükemmel bir seçim olmuş bence.

Gelişen teknolojiyle birlikte bazı şeyler ister istemez hayal gücümüz yerine teknolojiye yaptırılıyor. Bu sefer oyunun başında güneş ışığını gördüğümüz o muhteşem anı gerçekten tecrübe ediyoruz (oyunun türünün FPS olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım). Bu kez (mesela) bir bardağı incelemeye kalkınca "Eski bir bardak. İçinde kirli su var." gibi yazılar görmüyoruz, çünkü bardağın kendisi yakından görüyoruz zaten. Bu da hayal gücü öğesini kısmen de olsa devreden çıkaran bir şeydir ve bu biraz da kaçınılmazdır, nice oyuncunun "Oyunun eski havası yok" şikayetinin arkasında bunun olduğunu düşünüyorum.

Başta dediğim gibi, bunlar oyunun kötü olduğu anlamına gelmez. Fallout 3 sizlere kocaman bir dünya sunuyor ve bence atmosfer konusunda hiç de fena bir iş çıkarmıyor. Dilerseniz gerçek zamanlı olarak çatışabildiğiniz, dilerseniz VATS sistemi ile oyunu durdurarak strateji kurabildiğiniz esnek oyun yapısı ise muhteşem olmuş, bence. VATS ile yaptığınız saldırıların bizlere sinematik olarak sunulmasıyla oyun tam bir görsel şölen haline geliyor.

Hasretle aradığım tek şey ise eski oyunun müzikleri. Hatırlarsanız eski oyunun genelinde öyle müzikler çalardı ki her notasından umutsuzluk fışkırırdı. Hatta bu oyunun en büyük problemi bu olabilir, Wasteland (oyunun geçtiği yer) içinde bulunmaktan mutlu olan, gülümseyerek gezen insan sayısı oldukça fazla. Hatırlarsanız ilk oyunda herkesin hayattan bezmişliğini hissederdik. Öyleyse şunu rahatça söyleyebiliriz ki Fallout 3 yeterince karamsar bir atmosfer yaratmıyor.

Eee, nedir şimdi? Önceki oyuna kıyasla bir sürü kusuru bulunabilecek, ancak kendi başına ele alındığında rol yapma oyunlarını sevenlerin saatler geçirmekten çok zevk alacağı bir oyun var.

Barmen, bu satırları okuyan herkese benden Nuka-Cola!

11 Kasım 2008 Salı

Oyun: Far Cry 2

Afrika konulu oyun yapmak bu aralar moda oldu sanki, oyun sektörünün de bir trendi olduğunu söylemek yanlış olmaz galiba.

Neyse çok anlatasım yok aslında ama kısaca değineyim, kavurucu sıcakların ortasındayız. Bir yandan sıtma hastalığı, diğer yandan terör estiren çeteler ve bunlara silah tedarik eden bir çatlak ile yüzleşmek zorundayız.

Araba tamirinden baygınlık seanslarına kadar her türlü sahneyi tamamen karakterin gözlerinden görüyoruz, ve tam çatışmanın ortasında tutukluk eden silaha sıkışan fişeği çıkarmaya çalışmak büyük bir heyecan veriyor.

Tarzı seviyorsanız kesinlikle deneyin. Zaten seviyorsanız çoktan denemişsinizdir de, neyse artık, yazmış bulundum.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Film: Street Kings

Az evvel bir film izledim de, yatmadan evvel bir şeyler yazayım dedim.

Keanu Reeves ilginç bir adam. Rol yapabiliyor-yapamıyor, iyidir-kötüdür şeklinde karşılıklı yorumlar yapılagelmiştir bugüne kadar, ben o kısımlara girmeyeceğim tabii. Kendisini bir filmde oynuyorsa, en azından nasıl bir filmdir diye merak eder bakarım, böyle bir etkisi vardır bir çok kişinin üzerinde.

Street Kings, uyuşturucu çeteleri ve Los Angeles polis teşkilatı arasındaki dallı budaklı entrikaların anlatıldığı, hareketli filmler severler için hoş sahneler bulunduran (Tabii ki katıksız bir aksiyon filmi değil), klişe olmasına rağmen seyretmesi zevkli bir film.

Muhtemelen çok büyük bir beklentiyle izlemediğim için filmin genelinden keyif aldım, sakin bir pazar akşamı salona kurulup izlenebilecek filmlerden biri.

5 Kasım 2008 Çarşamba

Muhtelif: Bir Alışveriş Hikayesi

Millet olarak yaygara çıkarmakta üstümüze yok, aldığımız bir üründe sorun yaşandığında hakkımızı aramayı çok iyi biliyoruz (keşke ülkeyi idare edenler için de aynı şeyi yapabilsek!). Bu konuda açılmış, ürün ve firma şikayetlerinin bir bir sıralanabileceği bir web sitesi bile var.

Amma ve lakin memnuniyetimizi ifade etmekte çok güçlük çeken bir insanımız var. Ben bu garip durumu bir kenara bırakarak, başıma gelen güzel bir alışveriş olayından bahsetmek istiyorum.

Bir süredir Nokia'nın E61 modeliyle ilgileniyordum. E71 modelinin çıkmasıyla biraz daha ucuzladı ve ben de fiyat araştırmasına koyuldum. 600-700 YTL civarında fiyatlar buldum, karşıma çıkan en güzel fiyat ise hepsiburada.com sitesine aitti ki bu fiyat 499 YTL (kdv dahil) idi. Cimri günüme denk gelmiş olacak ki, bu fiyatı bile yüksek buldum (halbuki cihazın özelliklerini biraz inceleseniz uygun bir fiyat olduğunu düşünebilirsiniz.

Ümitlerim tükenmek ve ben bu alışverişi ertelemek üzereyken, Genpa'nın web sitesine girmiş bulundum. Bir de ne göreyim? Nokia E61. 359 YTL! Baktım, inceledim, bir eksiğini göremedim ve hemen sipariş verdim. Sipariş verdikten kısa bir süre sonra fark ettim ki, bu düşük fiyatını bir Outlet ürünü olmasına borçluymuş.

Bu olayın ardından kısa süreli bir şüphe yaşadım. Açıklamaya göre sitede Outlet ürünleri kategorisinde bulunanlar, kontrol amacıyla kutusu açılmış veya ambalajı hasar görmüş, bunun dışında hiçbir kusuru bulunmayan ürünler. "Kutusu yamulmuş veya bir iki kez ellenmiş olsa ne olacak, bu fiyata bu telefona razıyım!" dedim ve beklemeye başladım.

Siparişten bir saat sonra telefon ile onay için aradılar, ertesi günün akşamında (yani bu akşam) telefonuma kavuştum. Kutu kapağının açık olması dışında, sıfır bir üründen hiç farkı yoktu. Bataryasını taktım ve şarj etmeye başladım.

Genpatech'e buradan teşekkür ediyorum, Outlet ürün konsepti sayesinde bu ürüne yarı fiyatına sahip olma fırsatı verdikleri ve hizmette kusur etmedikleri için.

Sonuç? Hayatımın en kârlı alışverişlerinden biri!

3 Kasım 2008 Pazartesi

Muhtelif: Exotic Shorthair

Minnoş dediğin böyle olacak! Exotic Shorthair adıyla sınıflandırılmış, muhteşem manalı gözlere sahip bu kediler, iran ve amerikan kedilerinin çiftleştirilmesinin sonucu. Suç işlemiş gibi bakıyor. Okuduğum kadarıyla oldukça ılımlı, sevecen bir mırnav. Bugüne kadar evimde muhabbet kuşundan daha büyük bir canlı barındırmış değilim ancak böyle bir kedim olsun isterdim...

Muhtelif: Sevgi Üzerine

"Sev çünkü sevmek en kolay" demiş şair. Oysa bizim neslimize, işin kolayına kaçmamak öğretildi... Zaten böylesine bencil hayatlar yaşanırken, insanların bilinçaltlarında eskiye duydukları özlemin nedeni bu çelişkide saklı değil mi? Bence öyle. Peki niye yazdım bunları? Öylesine. Siz de o klasik "Nerede o eski aşklar?" sorusunu soranlardan mısınız? Hala var o aşklar, ama bulmak ve bulunca da kaybetmemek gerekiyor...